Merhaba ben Ayşe, Yaklaşık bir yıldır Borusan Cat ailesinde EP ürün mühendisi olarak çalışıyorum. Elektrik elektronik ile yan dal yapmış bir makine mühendisi olarak kariyerime devam ediyorum. Lisans öğrenimimin başından beri nükleer enerjiye de meraklıydım ve mezun olduktan sonra bu ilgimin pesinden giderek İTÜ Enerji Enstitüsü - Nükleer Araştırmalar Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisansımı aldım, belki benim gibi meraklılar varsa diye, bu yazımda nükleer enerjiden bahsetmek istiyorum.
Bu konulara yabancı olanlar için bazı tanımlar ve detaylar vererek başlıyorum.
Atom, eksi yüklü elektron, artı yüklü proton ve yüksüz nötron parçacıklarından oluşuyor. Nötron ve protonlar çekirdekte beraber bulunurken elektronlar ise çekirdek etrafındaki yörüngelerde yer alıyorlar. Nükleer enerji santrallerinde oluşan enerji ise nötron parçacığı ile oluşan fisyon reaksiyonuna dayanıyor.Nükleer enerji de atom altı parçacık düzeyinde gerçekleşen reaksiyonlarla açığa çıkıyor. Nükleer enerji başta tıp, arkeoloji, analiz, tarım, biyoloji gibi birçok alanda kullanılsa da; ben bu yazıda sizlere temiz enerjiden (sera gazsız) ve şu an rüzgar ya da güneş enerjisinden üretemediğimiz kadar verimli enerji üretebildiğimiz nükleer enerji santrallerinden bahsetmek istiyorum.
Nükleer enerji, Çernobil kazası ve son yıllarda çekilen dizisi ile akıllara korkunç bir şekilde kazınmış olsa da geçtiğimiz yıl yaşanan enerji krizinin ardından, bu kez bir çözüm olarak gündemde yer alıyor.
Geçtiğimiz aylarda bir törenle ilk radyoaktif yakıt yüklemesi (uranyum) yapılan ülkemizin ilk nükleer nükleer enerji santrali inşası Mersin’de devam ediyor.
Nükleer enerji santrali, nükleer enerjiyi başka bir tür enerjiye (elektrik enerjisine) çeviriyor. Nükleer reaktörler yakıt olarak Uranyum elementini kullanıyor. Nükleer reaktörlerde fisyon reaksiyonundan açığa çıkan enerjiden faydalanıyor.
Şu an Türkiye’deki tek aktif nükleer reaktör, İTÜ Enerji Enstitüsünde bulunuyor.
(Nükleer reaktörlerde, zincirleme çekirdek tepkimesi başlatılıp sürekli ve denetimli bir biçimde sürdürülüyor. Nükleer reaktörlerin çalışma prensipleri, kullanılan su, basınçları, vs. gibi farklı şekilde sınıflandırılarak çeşitlendirilebiliyor.)
Fisyon reaksiyonu, nükleer reaktörün kalbinde gerçekleşiyor. Basitçe anlatmak gerekirse, ağır olan çekirdeğin nötron parçacığı ile reaksiyona girerek, iki farklı çekirdeğe dönüşmesine ‘fisyon reaksiyonu’ adı veriliyor. (Teknik olarak: Büyük atom numaralı ağır bir çekirdek, nötron parçacığı ile bombardıman ediliyor ve bu bombardıman sırasında çekirdek nötron ile reaksiyona girerek daha hafif 2 ayrı çekirdeğe dönüşüyor.)
Fisyon reaksiyonu sonucunda, 2 ayrı çekirdek yanında başka nötronlar da üretiliyor ve reaksiyon yeni üretilen nötronlar ve diğer atomlar ile zincirleme olarak devam ediyor. Reaksiyon sonucunda ortama gama ışını yayılıyor, gözünüzde canlanması için, uranyum nükleer reaktörde peletler* halinde bulunuyor.
1 pelet ortalama bir ÖSYM sınav silgisi boyutundadır ve tek bir peletten 6 ton kömürden üretilebilecek enerjiden daha fazlası üretiliyor.Fisyon reaksiyonu nasıl kontrol ediliyor? Fisyon reaksiyonu yeni oluşan nötronlarla beraber zincirleme olarak devam eder ancak kontrol edilebilir olması gerekiyor, aksi takdirde reaksiyon durdurulamaz olursa, korkulan patlamanın gerçekleşme ihtimali ortaya çıkıyor. Fisyonu kontrol etmek amacıyla reaktörde genellikle bor, kadmiyum gibi nötron soğurucu (emici) maddelerden yapılan kontrol çubukları bulunuyor. Bu çubuklar reaksiyon ortamına girdiğinde ortamdaki nötronları soğurarak zincirleme reaksiyonu durduruyor.
Nükleer Santrallerin Avantaj ve Dezavantajları
Nükleer enerji santrallerinin en önemli iki avantajı:
-Bir reaktör uzun yıllar aktif çalışabiliyor. (ortalama 18-24 ayda bir yakıt değişimi yapılıyor.)
-Sera gazı emisyonu sıfırdır ve temiz bir enerji üretiliyor. Bu yüzden santralden fabrikalardaki gibi siyah duman değil beyaz su buharı çıkıyor.
Dezavantajları ise;
-Santral kurulum maliyeti oldukça yüksek bir kalem olarak karşımıza çıkıyor.
-Teknolojik altyapı gerekliği oldukça yüksek oluyor.
Son olarak bugünlerde çok popüler olan Oppenheimer filmini de izlemenizi kesinlikle öneriyorum. Benim fikrimi sorarsanız, beklentiyi çok yükselttikleri için bence bir tık beklentinin altında kalıyor. Yine de 3 saat olmasına rağmen de kesinlikle sıkmıyor. Ben sanırım daha derinlik katması açısından bombanın Hiroşima’ya etkilerinden bahsedilmesini de bekliyordum. Bombanın düştüğünü çok üstü kapalı olarak öğrendik ve çok hızlı geçiliyor. Filmi takip edebilmek için biraz ön bilgi sahibi olmak gerekiyor. Ben filmde biraz daha bilim görmek istiyordum. Mesela bombayı bir anda buluyorlar. Aradaki süreci kendi bilgimle tamamladım diyebiliyorum. Test aşamasında önce görüntü sonra sesin gelmesi detayını çok başarılı buluyorum. Benim kafamı en çok karıştıran şey, filmin başından yargılama süreciyle başlamasıydı, Oppenheimer ne ile suçlanıyor onu en son anlayabiliyorsunuz. Belki de bu şekilde planlanmıştı ama bu kurgu, takibi biraz zorlaştırıyor. Genel fikrimi sorarsanız tabi ki güzeldi, zaten içinde nükleer enerji olması benim sevmem için yeterli oluyor! Sanırım ben doyamadım ama, bir yandan da zaten 3 saatti, daha ne kadar detay verebilebilirlerdi bilemiyorum.
Ek olarak hem konuyu hem de beyaz perdeyi sevenler için, Fukuşima nükleer reaktör kazasını anlatan “The Days” dizisini ve K-19 Widowmaker filmini de öneriyorum.
Bu konu ilginizi çektiyse, aşağıya incelemeniz için bazı online kaynaklar bırakıyorum.
Bölüm 04. Radyoaktif Atık Yönetimi - TENMAK
28 Madde ile Nükleer Enerji Hakkında Bilinmesi Gerekenler (onedio.com)
Nuclear reactor - Three Mile Island and Chernobyl | Britannica
Borusan Cat ailesine 2 yıl önce katılan ve EP Ürün Mühendisi olarak görev yapan Ayşe, nükleer enerjiye kişisel ve akademik olarak ilgi gösteriyor. Makine mühendisi olan Ayşe, nükleer enerji konusundaki çekilen fimlere, dizilere ve yazılı eserleri takip etmekten ve önermekten hoşlanıyor.