Minimalizm…
Son dönemde her yerde karşınıza çıkıyor, biliyorum. Hepimiz “minimalist evler, minimalist yaşamlar, minimalleşiyoruz vb.” başlıklarla bu kavrama oldukça aşina sayılıyoruz. Ben de bu döngünün içinde bulmuştum kendimi, aslında o zamanlar bir dönüşüm yolculuğunun başında olduğumu düşünüyordum. Ve sadece evde sadeleşme düşüncesiyle, ya da diğer bir deyişle “minimalleşme” isteğiyle bu kavramı araştırıyor, keşfediyordum. Yazının devamında neden yaşamımın bir parçası haline getirdiğimi anlatacağım ancak şimdi bu kavram aslında bize ne anlatıyor, tarihçesi nedir kısaca ona bakalım istiyorum.
Minimalizmin Tarihçesi
Size bu kavramın hayatımıza çok yakın zamanda değil de yıllar önce girmiş olduğunu söylesem ne düşünürsünüz? Evet doğru okudunuz, minimalizm aslında ilk olarak sanatta görülüyor. 1900'lü yıllarda ressam Kazimir Malevich'in çalışmaları ve mimar Mies van der Rohe'nin minimal tasarımları bu akımın başlangıcı kabul ediliyor. Terim olaraksa ilk kez 1965 yılında Richard Woliheim'in Art Magazine'de yayımladığı “Minimal Sanat” adlı makalesinde kullanılıyor. Minimalizm, sürrealizme ve dışavurumculuğa karşı gerçekçiliği savunan bir akım olarak karşımıza çıkıyor. Sonrasında Sanayi Devrimi ve teknolojinin gelişimiyle de yaşam tarzı olarak hayatımızda yer edinmeye başlıyor.
Minimalizmden Öğrendiklerim
Tarihe kısa bir göz attıktan sonra minimalizmin bana öğrettiklerini paylaşmaya başlıyorum. Minimalist yaşam hayatın her alanında sadeleşmek anlamına geliyor. Bu sadeleşmeden kastedilen ise niceliktedir, nicelikte sadeleşme ile niteliği ön plana çıkarmış oluyoruz. Nicelik bir varlığın miktarını belirtirken, nitelik ise bir varlığı onu diğerlerinden ayıran özelliği ifade ediyor. Özetle, sahip olduklarımızı azaltarak, onların bizim hayatımızdaki işlevlerini analiz eden bir azalma sürecinden bahsediyoruz. Bu sayede de öze dönüyoruz, çünkü minimalizm sanıldığı gibi az olanla yaşamınızı sürdürmek anlamına gelmiyor.
İşte benim de minimalist yaşam keşfim bu kilit noktayı yakalamamla başlıyor: “Kendi ihtiyaçlarınız olanlarla yaşamınızı sürdürmek.” Bu nedenle de kendi içinize dönmeniz ve hayattaki rollerinizi, alışkanlıklarınızı, ihtiyaçlarınızı belirlemeniz gerekiyor. Ben de bu noktadan hareketle önce hayattaki rollerimi ve bu roller için gerekli eşyaları belirliyordum. Bu hazırlık süreci aslında başka bir konu başlığı oluşturacak kadar detaylı bir süreç olarak tamamlanıyor. Hazırlık sürecini en minimal haliyle “kendinizle tanışma” olarak özetliyorum.
Bu tanışmanın sonrası ise sizin için tam bir aydınlanma süreci oluyor. Sonra hadi kendini göster, imzanı belli et dercesine sizi yansıtmayan her şeyi hayatınızdan çıkarmaya başlıyorsunuz. Bu nedenle uygulama kısmı tam bir oyun kampına dönüşüveriyor.
Minimalizmi Hayatıma Nasıl Yerleştirdim?
Peki nasıl uyguladım? Belli bir alışkanlık sürecinden sonra hemen yeni bir duruma uyum sağlamak epey zor oluyor. İlk etapta bir 100 gün projesi olarak programımı takip ediyordum. Projelendirmek yeni duruma geçiş sürecimi kolaylaştırıyordu. Mutfak eşyalarım, kütüphanem, kıyafetlerim sıralamasıyla başladıktan sonra dijital abonelikler, sosyal medya hesapları da bu sürecin parçaları oluyor.
Hayatın her anında olduğu gibi burada da soruları çok kıymetli görüyorum. Doğru sorular size bu süreçte kılavuz oluyor. Tabi burada samimi cevaplar vermeniz de sorular kadar önemli, olduğunu unutmamak gerekiyor. Kendimden örnek vermem gerekirse, mutfağıma şöyle bir dönüp baktığımda 15 tane irili ufaklı kupa bardağım olduğunu hatırlıyorum. Saniyeler içinde aklımdan geçenler biri hediye, diğeri bir yerden hatıra alınmış, bir diğeri üzerindeki yazılar çok beğenildiği için alınmış gibi cevaplarımla zihnimde sürekli uzayan bir liste yapıyorum. Sözün özü neden bu kadar fazla sorusuna verecek bolca yanıt bulabiliyordum. Sonra soruları değiştiriyorum ve bunu yapınca mutfaktaki kupaların sayısı da azalmaya başlıyor. En son hiç kullanmadığım kupaları ayrı bir rafa yerleştiriyorum.
Minimalizmi Hayatınızda Nasıl Uygulayabilirsiniz?
Siz de aşağıdaki soruları sorarak uygulamaya başlayabilirsiniz.
Bu eşya/kıyafet vb. bana nasıl hissettiriyor?
Aldığımdan itibaren kaç kez bu eşyayı/kıyafeti vb. kullandım?
Maddi & manevi hareket kabiliyetimi sınırlıyor mu?
Gerçekten bu eşyaya/kıyafete vb. ihtiyacım var mı?
Kaybetseydim tekrar alır mıydım?
Sorulara cevabınız hayır ise o eşya, kıyafet, dergi aboneliği vb. olguyla vedalaşma zamanı gelmiş olma ihtimali yüksek diyebiliyorum. Vedalaşmanın da çeşitli şekilleri bulunuyor. İleri dönüştürebilirsiniz, ihtiyacı olan bir arkadaşınızla paylaşabilirsiniz, bazı kurumlara bağış yapabilirsiniz, bazı uygulamalar aracılığı ile satış yapabilirsiniz…
Kullanılabilir durumdaki mobilyaları birçok belediye evinizden teslim alıp ihtiyaç sahipleriyle buluşturuyor. Bazı mağazalar tekstil atıklarından yeni kıyafetler üretmeye başladı ve bu trend hız kazanıyor. Örneğin eski kıyafetlerinizi H&M ya da Mango mağazalarına bırakabiliyorsunuz ve bıraktığınız her poşet size indirim puanı & çeki olarak geri dönüyor. Bu sayede hem yeni alacağınız ürünü daha uyguna alarak tasarruf hem de sürdürülebilir bir gelecek için katkı sağlamış oluyorsunuz.
Diğer yandan çocuklu evlerin oyuncakları sığdıramıyoruz artık serzenişlerini de hepimiz biliyoruz. Eğer oyuncakları da eledikten sonra ne yapabilirim diye düşüyorsanız http://www.atma.com.tr/neyaptik/ sitesine göz atmanızı öneriyorum.
Bu döngüyü hayatınızın her alanında soruları çeşitlendirerek uygulayabiliyorsunuz. Yolculuk burada bitmiyor. Yaşamımız boyunca rollerimiz, ihtiyaçlarımız değişiyor. Zamanla değişen ihtiyaç ve alışkanlıklarımız doğrultusunda da bu döngüyü tekrarlayarak yolumuza devam edebiliyoruz.
Ludwig Mies van der Rohe “Az çoktur” diyerek minimalizmi ifade ederken aslında çok doğru söylüyor. Sadeleşerek, sizi durduran, yavaşlatan her şeyden kurtulup çok daha özgür hissediyorsunuz. Zamanınızı, paranızı, yaşam alanlarınızı daha verimli kullanmaya başladığınızı görüyorsunuz.
Gamze Gökduman Bayram 6 yıldır Borusan Cat’li ve Mali İşler Takım Sorumlusu olarak çalışıyor.
Sürekli öğrenmeyi hayatının merkezinde tutuyor. Değişimin kendisinde başlayacağına inanıyor ve daha iyi bir ben olma yolculuğunda keşfedip deneyimlediklerini paylaşmayı seviyor.