İlgi duyduğum konular hakkında derinleşmek, okumalar yapmak ve eğitimler almak beni çok besliyor ve mutlu ediyor.
Yaratıcı Yazarlık Atölyesine başlamak, eğitimi neredeyse hobi haline getirmiş benim için bile oldukça sürpriz bir adım oldu. Çünkü yazı ile ilişkim mesaj ve mail yazmaktan öteye geçmiyordu.
Giriş: Beklentilerim ve Gerçekliklerim
Harika öyküler kaleme alan bir dostumun teşviği ile başladığım bu yolculukta beklentim yaratıcı olarak yazmak değildi aslında. Hazırlamayı planladığım eğitimlere altyapı oluşturmak ve eğitim içeriklerini değerlendirirken farklı bir bakış açısı geliştirmek için yola çıkmıştım. Atölye boyunca bizlere hocalık yapacak olan rahmetli Mario Levi, Uğur Batı, Osman Balcıgil ve İnci Aral gibi duayenleri dinlemek ise benim için çok keyif alacağım bir deneyim olacaktı.
Eğitim süreci gerçekten çok keyifliydi ve beklentimin çok üstüne çıktı. Birbirinden değerli hocalarımızın kitap ve film çözümlemelerini, yazım sürecinde mitlerle ve sembollerle kurulan bağlantılarla ilgili yorumlarını dinledim. Tüm bunlar okuduklarıma ve izlediklerime bambaşka bir bakış açısı oluşturmak için bana yeni yollar açtı. Farklı bir dünyaya adım atmış gibiydim. Bazen duyduklarım havada asılı kalıyor, bende hiçbir yere temas etmiyordu. Bazen ne kadar düz baktığıma şaşıyordum, tanıştığım yeni boyutlar beni çok heyecanlandırıyordu. Eğitim boyunca verilen küçük yazma ödevleri beni oldukça zorladı. Diğer katılımcılar verilen kısacık sürelerde üç beş paragraflık öyküler kurgularken ben tek paragrafı geçemiyordum. On altı haftalık kursumuz ilerledikçe kendimdeki gelişmeleri fark etmek beni çok mutlu etti, dahası yazmaktan keyif almaya başladım.
Gelişme: Bir Kitabın Bir Parçası Olmak
Kursun sonuna doğru grubumuza bir tema verildi ve tüm katılımcılardan temaya ilişkin bir öykü kaleme almaları istendi. Aldığımız eğitimin çıktısı olarak öykülerimizin yer aldığı bir kitap basılacaktı. Bu kadar deneyimli ve yetenekli kişilerle aynı kitapta yer almayı hak edecek bir öykü yazma fikrinin bende yarattığı baskıyı, Voltaire’in “Mükemmel iyinin düşmanıdır” sözünü hatırlayarak hafifletmeye çalıştım. Kendime bir şans tanımaya karar verdim ve bu cesareti gösterebildiğim için çok mutluyum.
Grubumuzun Destek yayınlarından çıkan kitabı “Saçın Yüzüne Değse”nin hazırlanma aşaması ayrı bir keyifti. Kitap isminin seçiminden kapak tasarımına, lansman çalışmasından kitabevlerinde sergilenmesine kadar tüm süreçlerde; hocalarımızın destekleri ve yönlendirmeleriyle güzel bir uyum ve iş birliği yakaladık. Hiç tanımadığım ama dört ay boyunca kısa öykü çalışmalarında kalplerini gördüğüm bir grup insan ile aynı coşku ve heyecanla, bir eserin doğuşuna tanıklık etmek unutamayacağım bir deneyimdi.
Yaratıcı yazarlık grubumuzun Destek Yayınları’ndan çıkan kitabı, yukarıda bahsettiğim “Saçın Yüzüne Değse”nin kapak görseli:
Sonuç: Yeni Bir Başlangıç ve Yeni Heyecanlar
Anonim kitabımız benim için bir son değil yeni bir başlangıç oldu. Şimdilerde farklı bir yazma atölyesine başladım. Yazmak insanı kendine, duygularına ve diğerlerine yaklaştıran bir süreç. Yazmak için önce anlamak ve bağ kurmak gerekiyor. İnsan gördükleri ve yaşadıkları üzerinden bağ kurabildiği için yaşantınızın içinden konunuza bir tanış aramaya çıkıyorsunuz. Bu nedenle yazmak yaşadıklarını temize çekmek gibi biraz. Temize çekerken görmediklerini görüyor, yanlış anlamaları fark ediyor, kavramları sorguluyor, başka anlamlar yakalıyorsunuz. Buradan kendinize ve başkalarına karşı derin bir anlayış ve şefkat doğuyor.
Sizlerle içtenlikle paylaşmaya çalıştığım yolculuğumun, içinde ufak da olsa yazma hevesi olan tüm arkadaşlarıma ilham olmasını diliyorum. Sadece kendiniz için alın kalemi elinize ve başlayın!
DNA’larımda izine rastlanacak kadar uzun zamandır Borusanlıyım. Şimdiye kadar pek çok farklı görev ve pozisyonda çalıştım ama almaktan en büyük gururu duyduğum titr Ostim’de aldığım "Çiğdem Usta" dır.
Orhan Hançerlioğlu’nun "Öğrenmek benim mutluluğumdur" cümlesine bir ek yapsam, "Öğrendiklerimi paylaşmayı ve insanlarla temasta olmayı" eklerdim.
Anneyim ve her daim öğrenciyim…