Yapılan uluslararası araştırmalar gösteriyor ki, son dönemde şirketlere duyulan güven arttı. Sizce insanların şirketlere bu denli güvenmesi olması gereken mi?

Sürdürülebilir 17 hedef için çalışmalar devam ederken, şirketlerden etkin destek almanın süreci daha kısa ve sağlam hale getireceğine olan inanç, insanların şirketlerden beklentilerini arttırdı. Bu beklentilere göre değişen iş yapış biçimleri de şirketleri dönüşüme itti ve şirketler öncü rol oynar hale geldi. Örnekler çoğaldıkça duyarlılık alanları da genişledi ve pek çok olumlu değişim gözlendi. Devletlerle kurulan ilişkiden farklı olarak şirketle kurduğumuz ‘müşteri’ ilişkisi de beklentilerin karşılık bulması için insanların harekete geçmesini sağladı. Değişen algılar ve davranış biçimleri güzel meyveler verdi. Dolayısıyla şirketlerin üzerinde bir sorumluluk olduğunu ve bunu fark eden insanların beklentide bulunarak olumlu bir dönüşüme ön ayak olduğunu söyleyebiliriz.

Kişisel olarak değişimin parçası olmak nasıl mümkün olur? Z kuşağını geleceğin liderleri olarak kabul edersek çoğunun dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek isteyen şirketlerde çalışmak istediğini görüyoruz. Şirketleri şirket yapan da bireyler olduğuna göre burada bireye düşen roller nelerdir?

Z kuşağını ben de geleceğin CEO’ları, rektörleri ve liderleri olarak görüyorum. Kendi üniversite yıllarıma baktığımda gündelik sohbetlerimizin içinde sürdürülebilirlik, tüketim farkındalığı ve eşit emek dağılımı gibi konulara değinmediğimizi görüyorum. Şimdiki gençler ise ‘Acaba aldığım bu tişört nerede yapıldı, emek sömürüsü olmamasına dikkat edilerek mi üretildi?’ gibi duyarlı ve farkındalığı yüksek konulardan konuşuyor. Örneğin ne tükettiğinin farkında ya da vegan menü arayışında olan gençler ‘Neden insan hakları dersinin yanına hayvan hakları da eklenmiyor?’ gibi taleplerde bulundukça büyük heyecan duyuyorum! Haliyle bu gençlerin iş ararken de tercihleri, gezegenle dost, bıraktığı etkinin farkında olan şirketler oluyor. İşe alım sürecinde sordukları sorular ve beklentiler şirketlerin dönüşmesine ön ayak oluyor. Gençlerin böyle talepleri olması çok önemli çünkü bu istekler görmezden gelinmiyor. Yeni kuşak sayesinde geleneksel şirketler de bu doğrultuda değişime ve gelişime gidiyor. Aynı değişimi sivil toplum kuruluşlarında ve diğer alanlarda da izlemek mümkün. Örneğin vegan öğrenciler arttıkça ve taleplerini dile getirdikçe kantinlerde vegan besinler çoğalmaya başlıyor. Yine öğrencilerden gelen ‘Herkes için erişilebilir binalara sahip miyiz? Ya da web sitemiz herkes için erişilebilir mi?’ gibi sorgulamalar kurumsal içeriklerde daha kapsayıcı yolların kullanılmasını sağlıyor. Sorgulamalar ve talepler sayesinde hem kurumlar hem de dünyamız dönüşüyor.

Sadece öğrenci ve çalışan kimliğiyle değil; tüketici olarak da bu böyle. Eğer aradığı ürün adil şartlarda üretildiyse yüzde 30 fazla ücret vermeyi kabul eden bir kuşakla karşı karşıyayız. Emek sömürüsü olmayan, çocuk işçi çalıştırmayan, pamukta kimyasal madde kullanmayan ve hak kaybı yaşatmadığını tescil eden markalardan alışveriş yapmayı -daha pahalı olsa bile- tercih ediyor.

ARAŞTIRMALARA GÖRE YANLIŞ BİLGİNİN EN HIZLI YAYILDIĞI MECRA AİLE WHATSAPP GRUPLARI OLMUŞ.

Bu sorumuz daha çok akademisyen kimliğinize hitap ediyor. Yanlış bilgiye ve olumsuz haberlere ulaşmanın bu kadar kolay, bilgi kirliğinin bu kadar yaygın olduğu bir dönemde bireyler dünyayı doğru okumak ve anlam bulmak için ne tarafa bakmalı?

Ana akım mecralarda -haber bültenleri, gazeteler, diziler vs.- dünya olduğundan daha kötü bir yermiş gibi yansıtılıyor. Görsel medyada çok fazla silah görülmesi, bol bol polis kullanılması kendimizi güvensiz hissettiriyor. Sürekli suç ve olumsuz haberlerle karşılaşan izleyici yeni insanlarla tanışmaya çekinir hale geliyor. Güven endeksi araştırmasında alt sıralarda olan ülkeleri yorumladığımızda ilk karşılaşmaların güvensizlik üzerine kurulduğunu ve güven duygusunun zaman içinde geliştiğini görüyoruz. Bu sıralamada yukarıda olan ülkelerde ilk tanışmalar güvenle başlıyor, gidişata göre güvensizlik oluşabiliyor. Bunun sebebi ana akımda maruz kaldığımız şiddet ve güvensiz yansıtılan dünya modeli…

Sosyal medya sayesinde haberler kolay erişilebilir hale geldi. Bu da bilgi kirliliğine çok uygun bir zemin hazırladı. Bunların büyük bir kısmı olumsuz, bir yandan da asılsız ve yanlış haberler. İlginçtir, araştırmalara göre yanlış bilginin en hızlı yayıldığı mecra aile Whatsapp grupları olmuş.

Bu noktada karşılaşılan haberlerin güvenilirliği, teyit edebileceğimiz bazı kaynaklardan sorgulanabilir. Bu sayede yanlış bilginin yayılması ve insanların olumsuz etkilenmesi de önlenebilir.

Dünya 20 sene önceye göre daha iyi bir yer. II. Dünya Savaşından sonra yaşanan gelişmeleri düşünün, olumlu gelişmeler yok değil. Bunu neden bilmiyoruz? Çünkü ‘‘iyi haber haber değildir’’. Olumlu haberlere ve çalışmalara ulaşmak için sivil toplum kuruluşları ve sosyal girişimcileri takip edebilirsiniz. Örneğin Türkçe içerik paylaşan pozy.org mutluluk verici haberleri yakalamak amacıyla güne başlıyor. Olumlu haberlere ulaşmak çaba istiyor; karşınıza çıkma olasılığı çok az… Olumlu bir haberle karşılaşınca paylaşmak da bu yüzden çok önemli. İyi örnekler çoğalsın ve umut kaybedilmesin!

 


Itır Erhart Hakkında:

Itır Erhart, Boğaziçi Üniversitesi’nde İngiliz Dili Edebiyatı ve Felsefe okudu. Cambridge Üniversitesi’nden M.Phil., Boğaziçi Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde toplumsal cinsiyet, medya, insan hakları, medya, spor, sivil toplum üzerine dersler veriyor ve araştırmalar yapıyor. 2014’ten bu yana da The School of Life İstanbul’un eğitmen kadrosunda yer alıyor. 

Adım Adım ve Açık Açık adlı iki sosyal girişimin kurucularından ve Ashoka Fellow, Ashoka Türkiye ve İnogar Yönetim Kurulu, Tiyatro Kooperatifi Danışma Kurulu ve TEGV Mütevelli Heyeti Üyesi olan Itır, aynı zamanda maraton ve ultra maraton koşucusu. 

Ceren Öztoprak Altunok

Borusan Cat ailesinde Kurumsal İletişim Yetkili Uzmanı olarak görev alan Ceren, yeni yerler ve mekanlar keşfetmeye doymaz, tarihi ve kültürleri yerinde öğrenmenin yanı sıra doğada, özellikle de yeşilin mavi ile buluştuğu yerlerde vakit geçirmekten keyif alır. Kahvaltının ve yemek yemenin mutlulukla bir ilgisi olduğuna inananlardan ancak hiç tatlı sevmiyor ve bu yüzden yadırganmaya da alışık.
Hayatının her anında müzik mutlaka yer alır ve amaç seçmeksizin sosyal sorumluluk projelerinin bir parçası olmaktan aşırı mutluluk duyar. Spor ve sanatın farklı birçok alanı ile ilgilenir. Edebiyat mezunu bir kitapsever olarak kitapları kütüphanesine, etkinlik biletleri de kutulara sığmaz ama sanatta vazgeçilmezi tiyatro, sporda da 1905 doğumlu sarı-kırmızı renklerdir.

SON EKLENENLER
Karbon Emisyonu Nedir Neden Azaltılmalıdır
Sürdürülebilirlik
Yeşil Binalar ve Sürdürülebilir Kent Yaklaşımı
Sürdürülebilirlik
Geri Dönüşüm Nedir
Sürdürülebilirlik
Döngüsel Ekonomi Nedir Faydaları Nedir
Sürdürülebilirlik